top of page

Gayrimenkul ve Sanat Piyasalarının İç İçe Geçmesi: Akaretler'de Örgütlenen Sanat ve Tasarım Caddesi 

Interwining Of Real Estate And Art Market: Organising Art And Design Street In Akaretler-Istanbul

H. Cenk Dereli | 01 . 10 . 2011 | e skop 

Deleuze’e göre günümüzde,  üretim, eğitim, sanat gibi etkinlikler, örgütlendikleri mekanların kapalı devrelerinden koparak, piyasanın açık devrelerine kaynamaktadır. Bu dönüşüm önceki disiplin toplumlarından, yeni denetim toplumlarına geçişi tanımlar.[2] Piyasalar arası sınırların iyice muğlaklaştığı bu yeni toplumda, sanat da kendi geleneksel mekanlarından taşarak başka piyasalarla ilişkiye girer. Örneğin gayrimenkul piyasalarıyla ve tasarım dünyasıyla kimi özdeşlikler kurar. Bu bakımdan, İstanbul’daki Akaretler sıraevlerinin yakın zamanda geçirmiş olduğu bir dizi dönüşümle birlikte, bu dönüşümde rol alan kişi, kurum ve ilişkilerin araştırılması aydınlatıcıdır.

                                                                                 
Akaretler’de dönüşüm: ‘Lüks alışveriş caddesi’nden ‘sanat ve tasarım caddesi’ne 


Yenilenen Akaretler Sıraevleri

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve 1980’lerde artık bakımsız ve harap durumda olan Akaretler Sıraevleri[3], 1987 tarihinde Net Holding tarafından, restore edilmek üzere, kırk dokuz yıllığına kiralanır. Ağır ve sıkıntılı bir biçimde ilerleyen restorasyon süreci devam ederken, projenin hisseleri önce Garanti Bankası tarafından; 2006 yılında ise Serdar Bilgili[4] yönetimindeki Akaretler Otel İşletmeciliği ve Turizm A.Ş. tarafından devralınır.

 

Sıraevlerin restorasyonu 2008 yılında bu şirket tarafından, 75 milyon dolara yakın (Bilgili’nin planladığının iki katına yakın) harcama yapılarak tamamlanır.[5] Bu tarihte açılışı yapılan ve hizmete sunulan Akaretler Sıraevleri; 56 konut, 34 mağaza ve bir de otel (Serdar Bilgili'nin işlettiği W Hotel) içermektedir.[6] Planlanan, sıraevlerin bulunduğu caddenin bir lüks alışveriş caddesi olmasıdır. Bu plan doğrultusunda projenin ticarete ayrılmış olan hacimlerine, çoğunluğu Beymen Grubu ile anlaşmalı olan lüks butik ve mağazalar ile ‘seçkin’ yeme-içme yerleri (“Avrupai restoran ve kafeler”[7]) yerleştirilir.

 

Fakat 2010 yılında bu planın yürümediği duyulur. Akaretler öngörüldüğü gibi bir çekim merkezi haline gelmemiştir. Hedeflediği satış rakamlarına yaklaşamayan Beymen grubu buradaki mağazalarını kapatmış; kira bedelleri düşmüştür. Serdar Bilgili’nin deyişiyle Akaretler’de alışveriş “olmamış, tutmamış, yakışmamıştır”. [8]

Yaşanan bu kriz, sıraevler için yeni bir konsept üretilmesi konusunda arayışlara yol açar. Medyaya yansıyan ilk fikir, Beymen grubu’nun çekilmesiyle boşalan ticaret hacimlerine orta gelir grubuna yönelik mağaza ve restoranların yerleştirilmesidir. Radikal Gazetesi bu projeyi “… Akaretler Sıraevleri ortadireğe iniyor” başlığı ile duyurur.[9] Projenin yönetim danışmanlarından Aydın Yurdum’un ve Dora Şahintürk’ün 26 Mayıs 2010 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan demeçleri de bu haberi destekler. Yurdum, Beymen’in boşalttığı alanlara “daha çok kişi tarafından bilinen ticari markaların” yerleştirileceğini ifade eder ve niyetlerini şöyle açıklar: “Proje içerisinde bilinen markalar daha farklı bir konseptte sunulacak. Gastonomiye biraz daha ağırlık vereceğiz. Akaretler’i de bir alışveriş merkezi gibi düşünerek hareket edeceğiz.” Dora Şahintürk’ün ifadesiyle amaç “sadece A gelir grubunu değil diğer gelir [gruplarından tüketicileri de] yakalamak”tır.[10]

 

2010 yılı sonunda ise Akaretler’in geleceğine ilişkin bambaşka bir plan medyaya yansır. Görünüşe göre Akaretler’i arzulandığı gibi işlek bir merkez haline getirecek daha etkili bir merhem bulunmuştur: SANAT.

 

Ayşe Özyılmazel Günaydın’daki köşesinde yer alan 18 Ekim 2010 tarihli “Akaretler sanat merkezi oluyor” başlıklı yazıda, bir gece kulübünde karşılaştığı Serdar Bilgili’den aldığı bazı haberleri okuyucularına iletir. Bilgili’nin Akaretler’i “İstanbul'un yeni sanat merkezi yapmak için kolları sıvamış” olduğunu bildirir ve projede yer alacak galerilere ve açılacak sergilere ilişkin bazı detaylar aktarır. Özyılmazel’in aktardığına göre, karşılaştıkları sırada Bilgili, yurtdışından gelen bir takım galeri sahiplerini ağırlamaktadır.[11]

 

“Sanat muhiti”nin lansmanı

Bir “sanat ve tasarım sokağına” dönüştürülmesinin kararlaştırılmasıyla beraber Akaretler hızlı bir dönüşüm süreci içine girer. 2010’un sonlarından itibaren ard arda açılan galerilerle bölgenin çehresi hızla değişmeye başlar.

 

2010’un Aralık ayında Paul Kasmin Gallery’nin New York dışındaki ilk şubesini David LaChaphelle sergisi ile Akaretler’de açması, yerli ve yabancı basına “bomba gibi düşer”. Serginin açılışının ve basın toplantısının ardından, hakkında pek çok haber çıkar. Bu vesileyle Akaretler’de açılmakta olan “sanat ve tasarımla dolu” yeni dönem geniş kitlelere duyurulmuş olur. Bir anda Akaretler’den “sanat ve tasarımın yeni kilit noktası” olarak söz edilmeye başlar:

 

“İstanbul sanat dünyası için (uluslararası) bir merkez olarak anılma yolunda ve Sıraevler kent için önemli bir çağdaş sanat ve kültür alanı olarak dönüşüyor. Paul Kasmin Gallery bu tarihi alanın dönüşümünün bir parçası olacağı için gururlu”[12]

“1989 yılında (New York’ta) kurulan Paul Kasmin Gallery, dünyanın en ünlü isimleri ile yaptığı fotoğraf çalışmaları ile tanınan David LaChapelle’in heyecan verici ve etkileyici ‘’Documents of Desire & Disaster’’ sergisi ile, Bilgili Holding’in İstanbul’a kazandırdığı bir kültürel miras projesi olan Sıraevler’de sanatseverlerle buluşuyor. 10 Aralık 2010 – 29 Ocak 2011 tarihleri arasında çağdaş sanat ve tasarımın yeni kilit noktası Akaretler Sıraevler’de gerçekleşecek olan sergide (New York’taki) eserlerden farklı, yeni eserler de var. Bu eserlerden biri de Türkiye’de pop müzik denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Tarkan’ın Los Angeles’da David Lachapelle ile birlikte çalışmasının bir ürünü olan Elvis Presley kostümlü fotoğrafı”[13]

 

Medya, özellikle Tarkan’ın Elvis Presley kıyafeti içinde verdiği poza odaklanır. “Her projesi olay olan”, “fotoğrafın çılgın çocuğu”[14] LaChapelle’in bu güne dek fotoğraflamış olduğu diğer ‘star’lar da büyük bir ilgi uyandırır. Sonunda cemiyet hayatının seçkinleri açılışa akın eder ve medya da ayağa kalkar.. 


LaChapelle'in Elvis Presley kostümlü Tarkan fotoğrafı

 

Kasmin’in “New York’tan sonra ikinci merkez olarak İstanbul’u seçmesi” de  coşkuyla karşılanır. Bir internet sitesinde, LaChapelle sergisi, İstanbul’un markalaşma sürecinde önemli bir adım olarak değerlendirilir: “İstanbul adeta kabuk değiştiriyor. Uluslararası bir marka olma yolunda emin adımlarla ilerleyen, tüm dünyanın yeni gözdesi İstanbul, çağdaş sanat ve tasarımın yeni merkezlerinden biri olmaya en büyük aday.”[15]

 

Müge Akgün’ün Radikal’deki yazısında belirtildiği üzere, Paul Kasmin de, İstanbul’un “yakın bir gelecekte New York’un Chelsea’si gibi” olacağını düşünmektedir. Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir röportajına göre Kasmin, İstanbul’un “dünyanın en sıcak noktası” olacağını söylemiş; “burada galeri açmamak aptallık olurdu” diye konuşmuştur.[16]

 

Çeşitli basın organlarında Kasmin Gallery üzerine yazılanlar, bu girişimin daha çok ekonomik boyutları üzerinde durur. Galerinin İstanbul sanat piyasasının hacmine yapacağı katkılar ve İstanbul sanat piyasası açısından işaret ettiği gelişmeler vurgulanır. Vahap Munyar’ın, İstanbul Kasmin Gallery’nin yöneticisi olan Arzu Komili ile yaptığı bir röportajda Kasmin’in bu girişimi “sanatta bir yabancı sermaye yatırımı” olarak tanımlanır.

 

Sanat, bu söylemler yumağında ağırlıklı olarak finansal bir değer olarak yer alır.  Kasmin de açıklamalarıyla bu değeri pekiştirir. LaChapelle sergisinin açılışı sıralarında (Aralık 2010) HürriyetGazetesinde yayınlanan bir röportajında sanatın küresel piyasalarda giderek sağlamlaşan konumunu öne çıkarır: “Tüm dünyada son 5-10 yılda bankalar, bankacılar, fonlar, ve daha önceden sanatın bir yatırım olmadığını düşünen herkes, artık onun bir yatırım olduğu konusunda hemfikirdir”. Kasmin’e göre sanat da “emlak gibi, gayrimenkul gibi” bir yatırım aracıdır; hem de kendine has avantajları olan bir yatırım aracıdır. Sanata yatırım yapmak, sanat eserlerinin her daim satılabilmesi ve eser alım-satımındaki riskin düşüklüğü nedeniyle avantajlıdır: “Belki büyük bir kâr elde etmezsiniz ama borsada hisse satarken de para kaybedebilirsiniz”. Üstelik, Kasmin’e göre sanata yatırım yapmanın kendine has bir neşesi vardır: “Özellikle küresel krizde, kişiler hem baktığında güzel görünen, hem beraber yaşadığı bir şeye sahip olmanın neşesini” fark etmiştir.[17]

 

LaChapelle sergisi, Akaretler’de başlamakta olan yeni bir dönemin habercisidir. 2011’in ilk yarısında bölge büyük bir dönüşüm geçirir; bölgede ardı ardına galeriler ve tasarım mağazaları açılır. Akaretler’in bu dönüşümü basın organlarında da bir hayli yer tutar. Akaretler artık bir “sanat muhiti” olarak bilinmektedir:

 

"Avrupai havası, kozmopolit yaşantısı ile Akaretler, elit İstanbul’un yeni ‘eski Beyoğlusu’. [Ard arda] açılan sanat galerileri, her biri bambaşka tatlar sunan [kafeleri], restoranları ve mağazalarıyla Akaretler Sıraevler artık bir sanat muhiti haline geldi.”[18] 

 

"Burası adeta yeni bir sanat merkezi ve İstanbul’un kültür haritasında kendine çoktan bir yer edinmiş. Cadde, galerilerle olduğu kadar [kafeleriyle] de dikkat çekiyor. Sergileri gezdikten sonra isterseniz Kahve Dünyası'nda veya Caffe Nero'da bir kahve içebilir veya Cafe Minyon, Frederic's Restaurant, Kalamata Meyhane, [Der Die Das], Al Jamal, Corvus Wine and Bite, The Winston Brasserie gibi birbirinden seçkin [restoranlarda] yemek molası verebilirsiniz."[19]

 

Piyasanın açık uçlu devrelerinde sanat-tasarım-gayrimenkul bütünleşmesi
 

 

 

Muazzam sanatı muazzam bir rezidanstan başka nereye koyabilirsin ki?

Dennis Mangone[20]

 

Müge Akgün, Radikal Gazetesindeki yazısında, Kasmin Gallery’nin bir şubesinin İstanbul’da açılmasında ve bu galerinin ilk sergisinin de David LaChaphelle olmasında, Akaretler’deki 7 mağazasını galeriye dönüştürerek “sponsor olan” Serdar Bilgili’nin yanı sıra, bir ünlü ismin daha rol oynadığından bahseder: “Amerikan emlak dünyasının hırslı ve asi çocuğu olarak adlandırılan emlak komisyoncusu ve sanat koleksiyoneri Michael Shvo”. Yazıda belirtildiğine göre Paul Kasmin, “Bilgili ve Shvo’nun teklifiyle” İstanbul’a gelmiş ve mekândan çok etkilenerek burada bir galeri açmaya karar vermiştir.[21]

 

Gayrimenkul projeleri geliştiren ve pazarlayan New York merkezli bir firmanın sahibi olan Shvo, Amerika’nın adından en fazla söz ettiren ve en fazla kazanan gayrimenkul komisyoncularındandır. “Gayrimenkulun süperstarı”[22]dır. Aynı zamanda bir lüks oteller zinciri olan W Hotels’in temsilcisi ve dünyanın en fantastik sanat fuarı olan Art Basel’in en hatırlı müşterilerindendir. Bilgili’nin, aynı zamanda bir gayrimenkul operasyonu olan bu sanat girişiminde yanına, hem W Hotels, hem de Art Basel dolayısıyla bağlantılı bulunduğu Shvo’yu alması tabii ki bir tesadüf değildir.[23]

 

Shvo yalnızca aşırı lüks projeler geliştirir ve pazarlar. Hedef kitlesi “20lerinde, 30larında ve 40larındaki zengin profesyoneller”dir; ya da Shvo’nun deyişiyle, “yeşil kanlılar”. Bu nedenle de çağdaş sanat ve tasarım, onun gayrimenkul projelerinin temel taşlarıdır. Projelerinde Armani, Starck gibi ünlü tasarımcılarla çalışır;[24] bazı projeleri için çağdaş sanat galerileriyle ortaklıklar kurar. Örneğin, 650 Sixth Avenue’daki projesinde Jack Shainman Gallery ile birlikte çalışmış, galeriye bağlı sanatçılardn seçtiği eserleri projenin lobisinde, pazarlama ofisinde, ‘showroom’unda, ve internet sitesinde kullanmıştır. Müstakbel alıcılar Shvo’nun internet sitesine girdiklerinde sanat eserlerini tıklayıp-çekiştirerek, farklı duvarlarda nasıl görüneceğine bakabilirler.[25]

 

Shvo’nun önderlerinden olduğu lüks gayrimenkul piyasasında daireler çağdaş sanat eserlerinin teşhiri/muhafazası için gerekli mekânsal ihtiyaçları karşılayacak biçimde tasarlanır (aydınlatma, duvar yükseklikleri vb.).[26] Daireler genellikle özel olarak seçilmiş çağdaş sanat eserleriyle teşhir edilir ve pazarlanır.[27] Lüks gayrimenkul piyasasında alınıp satılan, mimari projeleri star mimarlar tarafından üretilmiş, iç mekânları star tasarımcılar tarafından dizayn edilmiş ve çağdaş sanat eserleriyle donatılmış bu süper lüks dairelerin bizzat kendileri de, adeta koleksiyonluk birer parçadır. Bunlar “koleksiyoncu gözü”ne yönelik olarak üretilirler. Pek çok zaman da içlerinde yaşamak için değil, ‘biriktirilmek’ için alınırlar: “Benim müşterilerim koleksiyoncu... sanat biriktirirler, yatlar biriktirirler, mülkiyet biriktirirler (condominiums), yaşam tarzı biriktirirler.[28] Bu sözlerin sahibi olan Dennis Mangone de Shvo gibi, lüks gayrimenkul pazarında iş yapan bir Amerikalı gayrimenkul komisyoncusudur. Mangone, 2007 yılında Art Basel’dayken verdiği bir röportajda, bu sanat fuarında bulunduğu sırada gerçekleştirmiş olduğu gayrimenkul satışlarından bahseder.[29] Röportajı yapanlara müjdelediğine göre Art Basel’da, o sırada pazarlamakta olduğu 40 Bond projesinden tam on dördünü satıvermiştir. Aynı fuarda, Mangone’nin satışını yapmakta olduğu 40 Bond projesinin tasarımcıları olan Pritzker ödüllü mimarlar Herzog ve de Meuron’un da konferans vermiş olması da dikkate değer bir noktadır.[30] Röportajda Mangone’nin Art Basel’daki  başarısını kutlamak için “biraz sanat satın almayı” düşündüğü; örneğin “Zaha Hadid’in altı-haneli masasını” alabileceği de belirtilir.[31]Mangone, Art Basel’da, diğer birçok fuar müşterisi gibi, hem satıcı, hem alıcıdır. O da kendi tanımladığı türden bir koleksiyoncudur. Her an, aklına yatan her şeyi koleksiyonuna katmaya hazırdır. Her an sanata, tasarıma, gayrimenkule, ya da bir hamlede bunların tümüne  yatırım yapabilir. Sanat fuarları  bu ‘biriktirici’ müşteri kitlesinin toplu halde ve hazır bulunduğu yerlerdir. Fuarlarda koleksiyonerler, gayrimenkul komisyoncuları, sanatçılar, tasarımcılar, galericiler bir aradadır.

 

Akaretler Art&Design Day ve TR Collectors Club

Gayrimenkul komisyoncusu Michael Shvo aynı zamanda,  “sanat fonları endüstrisi”ni örgütleyen ve yönlendiren “lider bir ses” olarak tanıtılan, The Art Fund Association adlı sanat fonunun kurucularından ve yöneticilerindendir. The Art Fund Association, “yatırımcılar cemiyetini, kamuyu, medyayı ve sanat dünyasını, sanat yatırım araçları konusunda ve bu araçların alternatif yatırım endüstrisinin büyüyen bir parçası  olarak oynadığı rol” konusunda eğitmeyi amaç edinir. Aynı zamanda sanatçılara maddi fonlar aktarır.[32]

 

Türkiye’de de amaçları ve yapısı açısından The Art Fund Association’a yakınlık gösteren bir kuruluş vardır:  Marcus Graf ve Nihad Akyol tarafından kurulan TR Collectors’ Club. “Türkiye’de yeni koleksiyoncular yaratmayı”[33] ve koleksiyoncuları çağdaş sanat pazarı konusunda eğitmeyi amaçlayan TR Collectors’ Club’ın internet sitesinin açılış sayfasındaki slogan, “alternatif bir yatırım aracı olarak sanat”tır.[34] 2011’in Mayıs ayında Akaretler’de gerçekleşen Art&Design Day adlı etkinliği hayata geçiren bu Klüp’tür.  TR Collectors’ Club, “Gün boyu sanata doyun!” sloganıyla tanıtılan bu etkinlikte tasarımcılar, sanatçılar, yatırımcılar, koleksiyonerler ve sanat galerileri bir araya gelir. Etkinlik, Akaretler’in internet sitesinde şöyle tanıtılır: “İstanbul'un yeni sanat merkezi Akaretler Sıraevler'de Artlimits, Art On, Autoban, Derin Design, Galerist ve Rampa gibi seçkin galeri ve tasarım üsleri ve TR Collectors' Club'ın hayata geçirdiği ‘Akaretler Art&Design Day’ 14 Mayıs 2011 Cumartesi günü sanatseverlere keyifli bir gün yaşatacak![35] TR Collectors’ Club’ın 2010 yılında gerçekleştirmiş olduğu bir diğer etkinlik ise, bu kurumun da The Art Fund Association ile benzer hedeflere (“yatırımcılar cemiyetini, kamuyu, medyayı ve sanat dünyasını” eğitmek ve yönlendirmek) sahip olduğunu belirgin biçimde ortaya koyar. Sanat Kültürü ve Sanat Koleksiyonerliği Seminerleriadlı bu etkinlik, art-core.tv’de “yaşamınıza yatırım yapın” sloganı ile duyurulur.[36] Ritz Carltonotelinde düzenlenen bu 6 günlük eğitime katılanlar, ilanda belirtildiğine göre:

 

-“Modern ve çağdaş sanatın temelleri, kuramları, yaklaşımları, dünyada ve Türkiye’deki gelişim çizgisi, sanat piyasalarındaki devinimler ve sanat koleksiyonerliğinin başarı kriterleri üzerine bilgi sahibi” olabilirler.

-“Sanatı, bir yaşam yaklaşımı ve yaşam ustalığı olarak edinme ve alternatif bir yatırım aracı olarak değerlendirebilme bilgisi ve bilinci” kazanabilirler.

-“Turkey’s Collectors’ Club’ın doğal üyeleri olarak, seminer sonrasında da düzenli sergi ve müze gezileri (yurt içi ve yurt dışı), bilgilendirme toplantıları ve aktif iletişim ağı sayesinde sanat hayatındaki gelişmelerin bilinçli katılımcıları olmaya, sanatla yaşamaya” devam edebilirler.

-“Sanat yatırımları ile ilgili danışmanlık” alabilirler.[37]

 

Radikal gazetesinde yayınlanan ve TR Collectors’ Club’a da değinen “Kim bu yeni koleksiyoncular ?” adlı makalenin yazarları, Klüp’ün seminerlerine katılarak öğrendikleri doğrultusunda genç koleksiyonculara tavsiyeler verirler[38]:

 

1. Koleksiyonculuğu sadece bir yatırım aracından ibaret olarak görmeyin. Sanatla ilgilenmek, yaşamı anlamanın ve sorgulamanın yeni bir yoludur, hatta daha da önemlisi yeni bir çevre ve yeni bir iletişim ağına adım atmaktır. 

2. Her bütçeyle koleksiyonculuğa başlayabilirsiniz, sadece izleyeceğiniz yol farklıdır. Bireysel danışmanlık hizmeti alın. 

3. Mütevazı bütçeyle işe başlayanlar için genç sanatçıların imzasını taşıyan işler şiddetle tavsiye edilir. 

4. 100 bin liranız varsa, 10 tane 10 binlik iş almayın, bir tane 100 binlik iş alın. 100 binlik iş hiç bir zaman 100 binin altına düşmez. 

5. İlgilendiğiniz sanatçının mesleki geçmişini inceleyin, bu işte ne kadar kararlı olduğu sizi de ilgilendirir. 

6. Sevmediğiniz eseri almayın ama sevgi duymak, iyi bir alım yapmak için yeterli değildir, bilgi edinmek şart. 

7. Sanatçı kadar onu temsil eden galerinin geçmişi de önemli. Yurt dışı ve yurt içi bağlantılarına dikkat... 

8. Çağdaş sanat için koleksiyonculuğa başlangıç seminerleri yetmez; mutlaka kendinizi güncelleyecek iletişim ağlarından yararlanın.

 

İstanbul çağdaş sanat pazarında Varyap İnşaat

Gayrimenkul ve sanat piyasalarının iç içe geçmesinde etkin olan bir başka girişim Varyap İnşaat’tır.  Varyap 2010 yılında Contemporary Istanbul Fuarı’nda bir stand açar ve bu standında Seçkin Pirim’in bu fuar için yaptığı heykeli sergiler. Ardından, 2011’in başında Bağdat Caddesi’nde bir sanat galerisi açar. Sabah Gazetesi Varyap’ın bu girişimini: “Ödüllü projelerle gündeme gelen Varyap, sanat yatırımlarıyla da öne çıkıyor. Contemporary Istanbul'a katılan Varyap, şimdi de Bağdat Caddesi'nde...” diye duyurur. “Varyap sanatı caddeye taşıdı” başlıklı haber metninde ilk olarak Varyap’ın “dünyanın en iyi mimari projesi” seçilen projesine vurgu yapılır. Seçkin Pirim’in bir sergisiyle açılacak Varyap Galerisi’nin her ay yeni bir sergiye ev sahipliği yapacağı duyurulur. Haberde, Galeri’nin Varyap’ın sürdürülebilirlik ve yeşil odaklı prensipleri doğrultusunda tasarlanıp gerçekleştirildiğinden bahsedilerek Varyap CEO’su olan Erdinç Varlıbaş’ın sanata yaklaşımları konusundaki demeçlerine yer verilir.  Varlıbaş, Varyap olarak tüm projelerinde “sanatı entegre etme misyonu ile” hareket ettiklerini; hedeflerinin de her zaman “sanatçıların çalışmalarını mimari ekipleriyle buluşturmak” olduğunu söyler: “Varyap Galeri Anadolu Yakası'na yeni bir soluk getirecek. Biz yaptığımız binaları sanatla yoğuruyoruz. Bu felsefemizi şimdi Varyap Yaşam ve Sanat Merkezi'ndeki misafirlerimizle paylaşıyoruz. Çünkü biz insanların evlerine, işlerine girerken veya alışveriş mekânlarında dolaşırken öncelikle bir sanat eseriyle karşılaşmalarını istiyoruz.”[39]
 

Gerek Akaretler’in geçirdiği ‘sanatsal dönüşüm’, gerekse Varvap gibi lüks emlak şirketlerinin sanatla kaynaşması, çağdaş sanatın nasıl  bir spekülasyon aracı olarak devreye sokulduğunu gösterir. Tasarım gibi sanat da, gayrimenkul piyasasında, bir yaşam tarzı, seçkinlik ve ‘farklılık’ göstergesi olarak fiyatları şişirir. Sonuçta, paranın ve onun akışkan hareketlerinin biçimlendirdiği piyasalarda emlakçılıkla, tasarım ve sanat “entegre” olur. Sanat, emlak satmakta; emlak da sanat satmakta işe yarar. Ve artık aynı ‘camianın simaları’ sayılan star mimarlarla emlakçılar, tasarımcılarla spekülatörler, sanatçılarla koleksiyonerler, galeri, müze, müzayede, fuar, bienal davetlerinde ve magazin sayfalarında hep biraraya gelerek, birbirlerine kattıkları değerleri sergiler.

 

 

 

 

[1] Deleuze, G., “Denetim Toplumları”, http://www.e-skop.com/skopbulten/denetim-toplumlari/391.

[2] A.g.e.

[3] Akaretler Sıraevleri Sultan Abdülaziz döneminde, Dolmabahçe Sarayı’nda çalışan memurların konaklaması için yaptırılmıştır. İnşaatına 1875 yılında başlanan sıraevlerin mimarı Sarkis Balyan’dır. Sıraevler’in üzerinde bulunduğu cadde Beşiktaş ile Maçka arasında yer alır.

[4] Serdar Bilgili tekstil, inşaat ve turizm alanlarında faaliyet gösteren şirketlere sahip bir iş adamıdır. 2000-2004 arası Beşiktaş kulübü’nde başkanlık görevi yapmıştır.

[5] http://v3.arkitera.com/h26081-bilgili-akaretlere-75-milyon-dolar-yatirdi-carsi-duvara-dokunmadi.html

[6] http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/12/12/jet_set_sokagini_buldu

[7] http://www.haberturk.com/yasam/haber/71782-istanbulun-tarihi-ve-luks-kokusu-akaretler (Erişim tarihi: Temmuz 2011).

[8] http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/ozyilmazel/2010/10/18/akaretler_sanat_merkezi_oluyor (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[9]http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=998874&Date=08.05.2011&CategoryID=101 (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[10]http://www.milliyet.com.tr/beymen-akaretler-siraevler-den-cikiyor/ekonomi/haberdetay/26.05.2010/1242653/default.htm (Erişim tarihi: Mayıs 2011). Metinde paragraf içine alınan kısımlar düzeltilmiştir.

[11]http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/ozyilmazel/2010/10/18/akaretler_sanat_merkezi_oluyor (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[12] http://www.artdaily.com/index.asp?int_new=43330&int_sec=2 (Erişim tarihi: Mayıs 2011). Metinde paragraf içine alınan kısımlar düzeltilmiştir.

[13] http://www.womenist.net/tr/p-3343/kultur_and_sanat/paul_kasmin_gallery_new_yorkdan_sonra_simdi_de_istanbulda.html (Erişim tarihi: Mayıs 2011). Metinde paragraf içine alınan kısımlar düzeltilmiştir.

[14]http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1031926&Yazar=M%DCGE%20AKG%DCN&Date=09.12.2010&CategoryID=41 (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[15] A.g.e.

[16] http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16516862 (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[17] A.g.e.

[18] http://www.urbanlulu.com/articles/show/524 (Erişim tarihi: Mayıs 2011). Metinde paragraf içine alınan kısımlar düzeltilmiştir.

[19] http://www.pudra.com/eglence/mekanlar/akaretlerin-havasi-degisti-6363.htm (Erişim tarihi: Mayıs 2011). Metinde paragraf içine alınan kısımlar düzeltilmiştir.

[20]http://www.observer.com/2007/ny-real-estate-kings-smell-success-art-basel-miami (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[21]http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1031926&Yazar=M%DCGE%20AKG%DCN&Date=09.12.2010&CategoryID=41> (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[22] http://nymag.com/nymetro/realestate/features/11619/ (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[23] W Hotels’in, bir oteli de Serdar Bilgili eliyle Akaretler’de açılmıştır.

[24] http://cityfile.com/profiles/michael-shvo (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[25] http://therealdeal.com/newyork/articles/tapping-a-new-art-vibe-SatDec2011510605002008 (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[26] A.g.e.

[27] Bir gayrimenkul komisyoncusu olan Rae Gilson’a göre bu eserler, evlerin cazibelerini arttırmak açısından önemlidir:“Bence Warhol, Milton Avery ya da Picasso gibi tanınan bir sanatçı duvardaysa, bir anda, alıcılar evin tamamını daha tatmin edici (substantial) olarak görürler.”  (a.g.e.)

[28] A.g.e.

[29]http://www.observer.com/2007/ny-real-estate-kings-smell-success-art-basel-miami (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[30] A.g.e.

[31] http://www.observer.com/2007/ny-real-estate-kings-smell-success-art-basel-miami (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[32] http://www.artfundassociation.com/_who_we_are/mission.html (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[33] http://www.art-core.tv/index/icerik/612/Sanat-Kulturu-ve-Sanat-Koleksiyonerligi-Seminerler...  (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[34] http://www.trcollectorsclub.com/ (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[35] Tasarım mağazaları ile sanat galerilerinin yan yana yer aldığı Akaretler’de bir çağdaş sanat-tasarım özdeşleşmesi de kurulmaktadır. Galerilerin ve tasarım mağazalarının; tasarımcıların ve sanatçıların isimleri iç içedir.

http://www.akaretler.com.tr/akaretler-art-and-design.html (Erişim tarihi: Temmuz 2011).

[36] http://www.art-core.tv/index/icerik/612/Sanat-Kulturu-ve-Sanat-Koleksiyonerligi-Seminerler... (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[37] A.g.e.

[38]http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1029508&Date=02.05.2011&CategoryID=82 (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

[39]http://www.insaatyatirim.com/haber/537/varyap-contemporary-istanbula-katildi.html (Erişim tarihi: Mayıs 2011).

 

Sayı editörü:
Ali Artun

Sunuş / İstanbul Sanat İşletmeleri
Ali Artun

 

İstanbul'da Kültür ve Sanat İçerikli Kent Politikaları
Miray Özkan

 

Gayrimenkul ve Sanat Piyasalarının İç İçe Geçmesi: Akaretler'de Örgütlenen Sanat ve Tasarım Caddesi
H. Cenk Dereli

 

Tutkularımıza Yatırım Yapmak?
Sibel Yardımcı

 

René Block ve 1990 Sonrası Türkiye Çağdaş Sanat Ortamında Otorite ve Dil Kurguları
Nevin Aslı Can

 

Çağdaş Sanat Dile Geliyor
Avşar Karababa

 

Sanatı Anlamak! Sanatı Avlamak!
Yuvacan Atmaca

 

 

bottom of page